Bugünlerde insanların birbirine en sık sordukları soru "gelenekçi misiniz?", "yenilikçi misiniz?" sorusu. Herkeste bir heyecan gözleniyor. Bir yandan Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra bu camianın ikiye bölünmüş olmasının yarattığı bir üzüntü, umutsuzluk ve karamsarlık gözleniyor. Hemen arkasından bu bölünmeye ilişkin değerlendirmeler yapılıyor.

Diğer yandan ise bölünmüşlüğü bir veri durum kabul ederek partileşme süreci ile ilgili gelişmeler üzerinde akıl yoruluyor. Medyanın yakıştırmasıyla FP'nin "gelenekçiler" kesimi, parti kapatılır kapatılmaz nerede ise hiç beklemeden hemen yeni bir parti kurdular ve sadece tabelasını değiştirerek yola devam dediler. Yeni kurulan Saadet Partisi'ne "hayat boyu saadetler dilemek" bizim görevimiz.

Asıl merak uyandıran Yenilikçi olarak anılan kesimin nasıl bir parti kuracaklarıdır. Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklılığının cezaların ertelenmesi kanunu ile ertelendiğinin Anayasa Mahkemesi tarafından açıklanması bu kesimin bir anda öne geçmesini, rüzgarı arkasına alıp beklenmedik bir güç ve kuvvet kazanmasını sağladı.

Tayyip Bey'in şahsında toplumun geniş kesimlerinde oluşmuş olan geniş kabul ve olumlu havanın Yenilikçiler'in işini kolaylaştırdığı açık. Ancak burada önemli bir sorun olduğu gözden kaçırılıyor. O da şu; kamu oyunda oluşmuş olumlu hava henüz Yenilikçi Grup için değil Tayyip Erdoğan içindir. Daha doğrusu halk Erdoğan'a bu müthiş desteği veriyor. Her yerde Erdoğan bir umut ve kurtarıcı olarak algılanıyor. Herkes "benim oyum Tayyip Erdoğan'a" diyor.

Bir hareket ve bunun siyasal partiye dönüşebilmesi için lider konumundaki kişinin toplumsal kabullenişi önemli bir husustur. Lideri kitlelerce kabullenilmiş, daha partisi ortada yokken liderliği konusunda adeta bir uzlaşma oluşmuş bir kişinin bunu partileştirmesi daha kolay olabilir. Fakat burada Yenilikçiler'i ciddi bir sorun bekliyor. Eğer Tayyip Erdoğan'a yönelik bu olumlu havayı ve toplumsal kabulü kurumlaştırma ve kurulacak partiye aktarma konusunda başarılı olamazlarsa büyük bir hayal kırıklığı yaşanabilir. Bu durumda Tayyip Erdoğan hakkındaki bu olumlu havanın siyasal parti kimliğine aktarılması ve kurumlaştırılması en önemli sorundur.

Elbette ki 'Yenilikçi Grup'un kurmayları bunun farkındadırlar ve Erdoğan havasını parti kimliğine dönüştürmekle ilgili stratejiler üzerinde çalışmaktadırlar. Bunun yanısıra başka ciddi sorunlar da var. Daha önce de Milli Görüş çizgisinden kopmalar olmuş, hatta partileşenler bile çıkmıştı. Ama başarılı olan olmadı. Şimdiki durum biraz farklı; bir kere bu bir kopma değil, herkesin ortada kaldığı bir sırada yeni evin nasıl olması gerektiği konusundaki görüş farklılığından dolayı ayrışmadır. Fakat şimdiye kadar tek partiyle karşı karşıya olan bu camia şimdi iki ayrı partide toplanmış olacak. Doğal olarak rekabet sözkonusudur ve tercihler noktasında siyasetin gereği olarak yarışmalar, kavgalar yaşanacaktır. Bu alandaki tecrübesizliğin bazı sıkıntılara yol açması beklenebilir.

Bir başka gözlemim bu alandaki camianın hâlâ iki ayrı partiye bölünmeyi pek içine sindirememiş olması ve birini tercih noktasında ciddi bir kararsızlık içerisinde bulunmasıdır. Bugünlerde nereye gitsem, kimle karşılaşsam hep benzer sorularla karşılaşıyorum. Herkes "ne olacak, kimi tercih etmeliyiz?" diye soruyor. Kimisi tercihini yapmış, konumunu belirlemiş. Ama bir de kendilerini "görenekçi" olarak niteleyenler var ki bu çok ilginç. Bir dostum kendisini "görenekçi" olarak takdim edince, onun ne demek olduğunu sorma ihtiyacı duydum. Meğer henüz safını belirlememiş, tercihini yapmamış ve gelişmeleri seyreden, duruma göre ileride bir tercih yapacak olan anlamında kullanılıyormuş "görenekçi"lik. Anlaşılan görmekten, gözlemekten, teenni ile hareket etmekten mülhem olarak "görenekçi"lik yeni bir siyasal gruba dönüşmektedir. Muhtemelen siyasete damgasını vuracak olanlar kendilerini "görenekçi" olarak takdim edenlerdir; ama eğer çok geç kalırlarsa "görenekçi"likleri hiçbir işe yaramayabilir.

DAVUT DURSUN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu