T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Soru sormayanların da sormaya hakkı var…

Bu yazıya başlamadan saatler önce gazete arşivlerinde bir çalışma yaptım.

Bugün Tayyip Erdoğan'a çeşitli sorular yönelterek, cevap vermesini ısrarla isteyen ve bu amaçla gazetelerinde kampanya açanların, hem kendi sütünlarına hem de gazetelerine bir göz attım.

Özellikle de Hasan Cemal'in ve Ertuğrul Özkök'ün, bu koalisyon hükümetinin kurulduğu tarihi izleyen günlerde ve sonra yazdıklarına daha dikkatli baktım.

Aslında bu yazılarla ilgili görüşlerimi o tarihlerde ben de kendi gazetem Yeni Şafak'ta dile getirdiğim için neler söylediklerini çok iyi anımsıyordum.

Sizlere örnekler sunmak amacıyla bu arşiv çalışmasını yaptım.

Fakat sonra, bu sütünda gereksiz şişkinliğe neden olmamaları için bu düşünceden vazgeçtim. (İsteyenlere bu örneklerden yollayabilirim.)

Bu yazıların hemen tümünün, benzersiz bir 'peşin şakşakçılık' örneği olduğunu sanırım tahmin etmişsinizdir.

Hatta işi, o hükümeti peşinen desteklemeyenleri, neredeyse 'vatan haini' ilan edecek kadar ileriye götürdüklerini dahi söylemeliyim.

Şimdi Erdoğan'a sorular sorulması gerektiğinin şampiyonluğunu yapan bu kalemlerin, 'sorgusuz sualsiz' ve 'kayıtsız şartsız' destek tempoları bilindiği gibi son ekonomik krize kadar kesintisiz sürdü.

Artık ortada desteklenecek bir hükümet falan kalmadığı için seslerini biraz kısmak zorunda kaldılar. Her haliyle başarısız olmuş, başarısızlıkları ve beceriksizlikleri ile ülkeyi İMF ve Dünya Bankası vesayetine teslim edip, kukla hükümet olmayı kabullenmiş bu siyasi kadroyu desteklemeye devam etseler, iyice rezil olacaklarını anladıkları için, eski militanlıklarını bir tarafa bıraktılar.

Hatta, kendi patronlarının ve nemalandıkları ekonomik düzenin, bu hükümetin yanlış uygulamalarından zararlara uğraması nedeniyle ufak ufak eleştirilere bile başladılar.

Bir de, kaostaki bir ülkeyi yönetmeye talip olma cesaretini göstermiş, tam anlamıyla bir enkazı devralmayı gözüne yedirmiş bir siyasi lidere, Tayyip Erdoğan'a sorular soruyorlar.

Dikkatleri başka bir yöne çekmek için mi? Kamuoyu yoklamalarındaki gelişmelerden endişe duyan bazı odakların yönlendirmesi nedeniyle mi?

Yoksa daha başka gerekçelerle mi?

Bu sorular ciddi olsa, şimdiye kadar kayıtsız şartsız destekledikleri liderlere neden benzer soruları sormadıklarını merak etmekle birlikte, çabalarını alkışlamam bile mümkün olabilirdi.

Ve, "Evet, iktidara aday olduğunu ilan eden bir lider bütün soruları cevaplamak zorundadır" derdim.

Amma, bu soruları soranların son iki yıllık yazarlık ve gazetecilik faaliyetlerine bir göz attığımda, ne öncesinde ne de sonrasında, işbaşındaki liderlere ve onların as kadrolarına tek bir ciddi soru yöneltmediklerini ibret ve hayretle tesbit ettiğimi de söylerdim.

Bu kalemler, ne MHP'ye geçmişteki kanlı olayların bazı kilit isimlerini Meclis'e, hatta hükümete soktuğu iddiaları için, ne daha önceki koalisyon döneminde ANAP hakındaki yolsuzluk ve şaibe iddiaları için, ne de DSP'ye bu yolsuzluk dosyalarını örtbas ettiği iddiasıyla ilgili herhangi bir soru yöneltmiş değiller.

Bu konularda hep suskunluğu tercih ettiler…

Buna karşılık, cumhuriyet tarihinin en başarısız hükümeti olduğu artık iyice kesinleşmiş olan bu koalisyonu sürekli övdüler ve krize doğru yuvarlanan Türkiye'yle ilgili pembe tablolar çizdiler.

Yazılarını ve manşetlerini patronlarının beklentileri doğrultusunda kullanmakta tereddüt etmediler.

Sütünlarını ve manşetlerini şimdi yine aynı amaçla kullanarak Tayyip Erdoğan'a saldırdıkları gün gibi ortada.

Benim Erdoğan'ı savunmak gibi bir amacım yok. Kaldı ki, yukarda da söylediğim gibi, iktidara talip olan liderlerin, halkın kafasındaki bütün sorulara mutlaka tatmin edici cevaplar vermeleri gerektiğine inanıyorum.

Zaten bu cevapları veremeyen liderler, halkı bir defa kandırsalar, ikinci de kandıramazlar. Gerçi Türkiye'de üçüncü, dördüncü defa kandırmaya çalışanlar da yok değil.

Sonuçta yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor. Mevcut liderlerin durumu ortada…

Benim de kafamda Erdoğan'a sorulmak üzere sorular tabii ki var.

Türkiye'nin temel meselelerine nasıl yaklaştığını ve 'Yenilikçi'liğinin nerden kaynaklandığını öğrenmek istiyorum.

Bunun için partisini kurup, hedeflerini açıklamasını bekliyorum.

Ben öncekilere de, daha öncekilere de hep sorular sormuş bir gazeteci olarak, Tayyip Erdoğan'a mutlaka bazı şeyler soracağım.

Hatta, şimdiye kadar işlerine öyle geldiği için başka siyasi liderler karşısında suspus olmuş, bir tek soru sormamış olan kalemlerin bile, soru sormaya hakları olduğuna inanıyorum.

Önce bu durumu bize bir açıklasınlar. Daha önce neden sustuklarının bir hesabını versinler.

Bunu yapamazlarsa, sordukları soruların samimiyetine kimseyi inandıramazlar.


2 Ağustos 2001
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED