T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ya "tam demokrat" olunur, ya da olunmaz!..

Avrupa'nın ve genel olarak "Batı"nın demokratik ve hukuksal kurumlarının Türkiye'ye dönük yaklaşımları, bizdeki kavram ve kafa karışıklığının açığa çıkmasına sebep oluyor..

Hep söyleriz..

Türkiye'deki en etkili kurumların başında, "Çifte Standartlar Enstitüsü" gelir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Refah'ın kapatılmasını, evrensel hukuka uygun bulan kararına karşı gösterilen tepkiler, "Çifte Standartlar Enstitüsü"nün etkisini, yine kanıtladı..

Refah Partisi'ni ve Erbakan'ı, kendi dünyaları dışındaki bir tehlike gibi görenler, A.İ.H.Mahkemesi'nin kararı üzerine, sokaklara çıkıp, davul-zurna ile şenlikler düzenleme arifesinde..

"Ne haber.. Gördünüz mü" doğrultusunda yorumlar, giderek, "Avrupa, 28 Şubat post-modern müdahalesinin arkasında" şeklindeki değerlendirmelere dayanabilir..

Aynı şekilde, kapatılmaktan ve bunun A.İ.H.Mahkemesi tarafından onaylanmasından zarar gören kesimler ise, "İşte Avrupa.... Zaten onlar bize düşman" çizgisindeki tepkiler üzerinde yoğunlaşmaktalar..

Çifte standartları bir hayat tarzı olarak benimsemiş, bu birbirlerine karşı kesimlerin, biraz sakinleşip, "Avrupa veya Batı, Türkiye'yi ilgilendiren başka konularda ne diyor" sorusunun cevabını, irdelemeleri gerekir..

Örneğin birileri, Refah'ın kapatılması ile Avrupa'nın Türk iç siyasetine yol gösterdiği yorumunu getirirken, buradan giderek, "Tayyip Erdoğan'lara da hayat hakkı yok" demeye getirmekte işi..

Olayları biraz daha gerçekçi ve serin-kanlılıkla ele almayı denesek, herhalde daha doğru olur, diyoruz..

Birincisi, Avrupa kurumları, veya Washington'daki karar merkezleri, yahut Türkiye'deki derin kurumlar, hem aynı çizgide değiller, hem de gerçekleri değiştirecek güçleri pek yok..

Örneğin.. Diyelim ki tamam.. "Türkiye"nin Refah'ı kapatmasını, "Batı" doğru buluyor..

Aynı Batı, "Türkiye"nin Kıbrıs'taki "fiili durum"u sürdürmesini de, her zeminde yanlış buluyor..

Aynı Batı, "Türkiye"nin Güneydoğu Sorunu'na "resmi ideoloji" doğrultusunda yaklaşmasını da yanlış buluyor..

Ve aynı Batı, Türkiye'nin anayasal yapısındaki asker-sivil dengesi konusunda da, sürekli "bu yanlıştır" demekte..

Aynı Batı, Türkiye'de ihale düzenindeki yozlaşmayı, idare ve siyasetin şeffaf olmamasını, kokuşmuşluk görüntüsünü de, sürekli "yanlış" bulmakta..

İnsan hakları ihlalleri, işkenceler ve hatta cezaevlerindeki düzen bile, "Batı"nın Türkiye'ye dönük "yanlışlar" listesindeki ana başlıklar değil mi?

Bu durumda, "Batı"nın, laiklik karşıtı siyasal akımlara "yanlış" demesini alkışlayanlar, aynı Batı'nın, "Kıbrıs"a, "Kürt sorunu"na, "kokuşmuşluk" konusuna karşı yaptığı uyarıları, nasıl değerlendirecekler?

Söz konusu "Çifte Standartlar Enstitüsü"nün etki alanından çıkmak, en fazla, Tayyip Erdoğan'ın "Yenilikçiler"ini ilgilendirmelidir..

"Biraz demokrat" olmak, "Biraz gebe kalmak" gibidir..

Bir siyasi hareket, muhafazakar, hatta mukaddesatçı olabilir..

Ama işin özü, "kendisi gibi olmayanların hakkını da korumak" ve "farklılıklardan sinerji yaratmak" noktasındadır..

A.İ.H.Mahkemesi'nin kararını çılgınca alkışlayıp, aynı mahkemenin diğer kararlarını yok sayan "laikçi yobazlar"a karşı "anti-Batı yobaz" olmak, en yanlış yoldur..

ŞAKA

Alternatifsiz sebzeler!..

Bu koalisyon da bir garip oldu..
Herşeye alternatif arıyorlar..
Çaya alternatif "kiwi", tütüne alternatif "mango" olacakmış..
Ama bir türlü, kendilerine kimin, veya hangi sebzelerin alternatif olacağını araştırmıyorlar..
Mümkün olsa kendilerini "klonlatıp", "2'nci Ecevit"i, "2'nci Yılmaz"ı falan üretecekler..
Bereket Amerika, bu klonlamayı yasaklama yolunda..

GERİYE SAYIM

Mesut Yılmaz ve ANAP delegeleri!..

İlgi çekici bir tablo var ANAP Büyük Kongresi öncesinde..

"Milliyet"te, "Sabah"ta, "Akşam"da, Mesut Yılmaz'ı savunan, onun ne kadar değerli bir devlet adamı olduğunu vurgulayan yorumlar görülmeye başladı..

Hatta bir tanesinde, Lütfullah Kayalar gibi isimlerin, zaten Mesut Yılmaz tarafından üzerlerinin çizildiği bile yazılıyordu..

Buna karşı, gerek seçmenlerin, gerekse Türkiye'de düşünce oluşturan odakların arasındaki her nabız yoklamasında, Mesut Yılmaz'lı ANAP'ın "yok" olduğu saptanıyor..

ANAP delegeleri, Türkiye'deki hangi kesimi temsil ediyor, bilemiyoruz..

Acaba Can Pulak'ın söylemi ile, ANAP kongre delegeleri, bir partinin üyeleri olmak yerine, gerçekten "Mesut Yılmaz'ı Sevenler Kulübünün" üyeleri olmayı mı yeğ tutuyorlar.

Biz neticede, partisiz ve tarafsız bir gözlemci olarak şunu söyleyebiliriz.

Mesut Yılmaz'lı bir ANAP'ın devamı halinde, merkez-sağdaki boşluğu doldurmaya en kuvvetli aday, Tayyip Erdoğan'ın "Yenilikçiler"i olacaktır..

Mesut Yılmaz, seçilmezse, o zaman yeni tablo, ayrıca değerlendirilir..


2 Ağustos 2001
Perşembe
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED