![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
Kandahar'ın gözyaşları İranlı başarılı yönetmen Mohsen Makhmalbaf, Kandahar'a Yolculuk'ta, Afganistan gerçeğini şiirsel bir dille aktarıyor sinemaya.
İran sinemasının yetiştirdiği en ünlü yönetmenlerden biri olan Mohsen Makhmalbaf, 'Kandahar'a Yolculuk' adlı filmiyle Türkiye'de. Ekim ayında UNESCO'nun Fellini Ödülü'ne layık görülen ve Mart 2002'de En İyi Yabancı Film dalında Oscar alması beklenen Makhmalbaf'ın Kandahar'a yapılan buruk bir yolculuğu anlatan filmi, sinemasal başarısı dışında zamanlama açısından da çok konuşulacağa benziyor. Filmin ana çatısını ise, Taliban'ın baskısı sonucu burkaların arkasına hapsedilerek yaşamdan izole edilen Afgan kadınları oluşturuyor. Makhmalbaf filminde otantik kıyafetleri içindeki Afgan kadınlarının oluşturduğu görsel uyumu, çölün gezimli güzelliğini, Afganistan'ın teknoloji girmemiş coğrafyasını, şiirselliğin zirveye çıktığı sinemasal bir lezzet halinde sunsa da, açlık, çaresizlik ve cehaletin hüküm sürdüğü bir coğrafyaya hapsolmuş insanların yürek burkan öyküsü, bu görsel lezzeti içsel bir sıkıntıya dönüştürüyor. Kısacası Kandahar'a Yolculuk sinemaseverlerin asla es geçmemesi gereken bir yapıt. Masal ülkesinin düşüşü 1001 Gece Masalları'nın rüya beldesi Afganistan'ının, bugün kabus ülke konumuna geldiğini iliklerimize kadar hissettiren filmi izledikten sonra, yüksek dozda Afganistan duyarlılığıyla ayrılıyorsunuz sinemadan. Afgan-Rus savaşından sonra 6 milyon Afgan mültecinin dünyaya dağıldığı, bunlardan 2.5 milyonunun ise İran'da yaşadığını düşünürsek, ülkesindeki sosyal yaraları sinemaya aktaran Makhmalbaf'ın Afgan sorununu ele alan bir film çekmesi kaçınılmazdı. Filmde Kızılhaç dışında Afganlılar'a yardım eli uzatan tek halk İranlılar olarak veriliyor. Ancak bu, filmde böyle olsa da, İran camilerine sünni olduğu için alınmayan Afgan mültecilerin varlığı gerçeği kendini hemen hatırlatıyor. Burkanın ardındaki yaşam
Kanada'da yaşayan ve gazeteci olan Afgan mültecisi Nafas, Afganistan'da yaşayan kızkardeşinden umutsuzluk yüklü bir mektup almıştır. Nafas'ın ailesi Afganistan'ı çok önceden terketmiştir. Aile, mayına bastığı için ayaklarını kaybeden küçük kızlarını Kandahar'da bırakmak zorunda kalmışdır. Nafas ne pahasına olursa olsun Kandahar'a gitmeye karar vermiştir. Çünkü mektupta kız kardeşi kendisine biçilen bu zorlu yaşamın yükünü daha fazla taşıyamayacağını ve 20. yüzyılın son güneş tutulmasından önce intihar edeceğini yazmaktadır. Afganistan'a çeşitli yollarla üç kere girmeye çalışan Nafas, güneş tutulmasına üç gün kala İran sınırından ülkeye girmeyi başarır. Ancak Nafas'ın farklı yol arkadaşlarıyla yapacağı yolculuk tam anlamıyla Afganistan'ın panoramasını özetleyen felaketler geçidine dönüşür.
![]() |
![]()
|
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |