![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]()
Sürecin durdurulamayacağı anlaşılınca umudunu seçimi erteletmeye bağlayan partiler de kampanya başlatmak zorunda kaldı. Bunlardan biri de ANAP. ANAP bu seçimde kendisini tanıtmaktan çok önde görünen partileri hedef alan bir 'negatif kampanya' yürütüyor. Gazetelerde görüyorsunuzdur; gülen bir Mesut Yılmaz portresine eşlik eden kara bir ampul yanında şu sözler yer alıyor: "Bu ampul hayatınızı karartacak; karanlığa değil, Anavatan'a oy verin..." Mesut Yılmaz, bu 'tema'yı, "AKP ve CHP inançlı insanlarımıza sadece sıkıntı verir" teziyle birlikte işliyor. AKP adı ile birarada geçirdiğinde belli bir kitle üzerinde etkili olacağını düşündüğü bir de kavram var: "28 Şubat." Demek istediği şu: "AKP'nin seçimde çok oy alması, Türkiye'yi bir kez daha 28 Şubat türü müdahalelerle karşılaştırır..." Bu akıl yürütmenin dayandığı temelin yanlışlığı hemen sırıtıyor aslında: 28 Şubat, müdahaleye mâruz bırakılan Refah Partisi (RP) 'çok oy aldığı için' değil yeterince oy almadığı için gerçekleşmişti. "Her beş kişiden dördünün karşı çıktığı bir parti" olarak yansıtılıyordu RP. RP, o seçimde, bugün Ak Parti'den beklendiği gibi Meclis'in yarıdan fazlasını işgal edecek bir başarı gösterebilseydi, 28 Şubat türü bir müdahale gerçekleşebilir miydi hiç? Kaldı ki, Ak Parti'nin, bazı eski milletvekillerini içinde barındırma dışında RP ile ortak paydası bulunmuyor. RP içerisinde bulundukları halde şimdi Ak Parti'de toplananların çoğu, kapanmaya kadar varan süreçten duydukları rahatsızlığı o günlerde bile gizlememiş insanlardı. AKP, kadrosu, programı ve seçim beyannamesiyle, merkeze yürüyen bir parti bugün. Bu yüzden, AKP ile 28 Şubat arasında irtibat kurmak hem gerçekleri yansıtmadığı için büyük bir 'haksızlık', hem de seçimde ispatlanacağı üzere irtibatı kuran açısından 'talihsizlik' teşkil ediyor... Talihsizlik teşkil etmesinin sebebi, ANAP ile 28 Şubat arasında kurulması mukadder ilişkidir. Mesut Yılmaz, 28 Şubat'a giden yolu, 1995 seçiminde 'birinci' çıkan RP ile koalisyon kurmayacağını beyan ettiğinde açmıştı. Bir bayrama, RP ile ANAP arasında koalisyon hazırlıklarıyla girmiş, bayramdan Yılmaz'ın "Vazgeçtim" açıklamasıyla çıkmıştık. Şimdi inkâr ediyor, ama sebep rütbeli kişilerin Yılmaz'a yaptıkları 'bayram ziyareti' olarak açıklanmıştı o günlerde... "28 Şubat" denildiğinde hep sormamız gereken bir soru var: "Müdahaleci ortam, Süleyman Demirel Çankaya Köşkü'nde oturmasa, Mesut Yılmaz anamuhalefet lideri olmasa da oluşur muydu?" Demirel 28 Şubat sürecinin en önemli unsurudur; ikinci önemli unsur da, "Süreçten nasıl çıkar sağlarım?" güdüsüyle hareket eden anamuhalefet lideridir... Refahyol hükümeti düştüğünde, Cumhurbaşkanı Demirel'in sağladığı kaygan zeminde transfer borsasını açtı ANAP ve 'Demirelci' DYP'lilerin katkısıyla kurulan 28 Şubat'ın azınlık hükümetine başbakan oldu. Mümkün olsa da Türk siyasi tarihinden silebilsek 28 Şubat'ı... Öyle bir dönemi, en belirleyici aktörlerinden biri olduğunu unuttuğumuzu sanıp bu seçim kampanyasına malzeme yapmaya kalkışması, Mesut Yılmaz ve ANAP açısından, ciddi bir talihsizlik değil midir? ANAP'ın kampanyada 'karanlık ampul' figürünü kullanması, halkın unutmaya çalıştığı '28 Şubat' sürecini hatırlatması, seçimde kendini tanıtmak yerine rakiplerini yıpratmak üzerine kurulu 'negatif' temalar işlemesi zannettiğinin tam tersi bir etkiye yol açacaktır. Ak Parti konusunda tereddüt geçirenler, 28 Şubat türü maceraların tekrarlanmaması için bu partiye daha fazla oy vermeleri gerektiğini düşünecek, eski alışkanlıkları yüzünden ANAP'ta kalmayı yeğleyebilecek olanlar ise 28 Şubat hatırlatmasının akıllarına getireceği o partinin yakın geçmişte oynadığı 'olumsuz rol' sebebiyle farklı bir tercihe sapabilecektir. Türkiye, müdahaleleri ve müdahale artıklarını geride bırakacağı umuduyla bakıyor 3 Kasım'a...
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |