Eğitim imkanlarının artması, standart dışı çalışma şekillerinin gelişmesi, aile boyutunun küçülmesi, evlenmelerin azalması, boşanmaların artması gibi, kadının çalışmasına imkan veren olumlu ve olumsuz faktörleri, toplumlar bir arada üretiyor. Bunun sonucunda kadın, hızla çalışma hayatına dahil olurken, bir taraftan da toplumun temelini oluşturan 'aile' kurumunun sarsılmasını getiren bir kaos yaşanıyor.

900 milyon kadın çalışıyor

Uluslararası Çalışma Teşkilatı'nın (ILO) verilerine göre dünyada 900 milyonun üzerinde kadın aktif iş hayatında yer alıyor. Son 20 yılda OECD ülkelerindeki kadın işgücü sayısındaki artış erkeklere oranla iki kat yükseldi. Çalışan kadınları destekleyen yasalar ve uygulamalar, demografik gelişme, eğitim imkanlarının atması, standart dışı çalışma şekilleri, aile boyutunun küçülmesi, evlenme oranındaki azalma, boşanma oranındaki artış, dünyada kadın işgücü sayısının artışında büyük rol oynuyor. Ancak bu faktörlerin tamamı kadına ekonomik bağımsızlık ve toplumda statü kazandırırken, çoğu, aile kurumunun aleyhine sonuç doğuruyor.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), ücretli kadınların erkeklere göre genellikle daha az beceri, nitelik ve inisiyatif gerektiren, daha az doyum sağlayan işlerde çalıştıkları, çalıştıkları işte yükselme imkanlarının daha zayıf olduğu, "yöneten"den çok "yönetilen" konumda bulunduklarını ortaya koydu. n İSMAİL ZELVİ/ İSTANBUL

İşverenler, kadınlardan memnun

TİSK'in yaptırdığı araştırmaya göre işverenlerin yüzde 92,25'i kadın personelden memnun olduğunu ortaya çıktı. İşverenler kadın personeli, işe uyum ve motivasyonunun yüksek olması, verimli çalışma, işyerindeki sosyal ortam ve yönetim açısından daha az sorun çıkarması, genellikle üst düzeyde mesleki niteliklere sahip olması, istihdam maliyetinin daha düşük olması gibi sebeplerle erkek personele tercih ediyorlar.