AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Hükümete çağrı: İddia sahibi olamazsak, yok oluruz

Dünya tarihinin sil baştan yeniden inşa edilmeye çalışıldığı tarihî bir dönemecin tam ortasındayız. Bugün, geleceğin dünyasının ve tarihinin şekillenmesinde iki kilit aktör'ün kaldığını görüyoruz.

Bu aktörlerden biri, Batı / sekülarizm; diğeri de İslâm'dır. Batı, şu ân tek aktör konumunda. Küresel bir dünya düzeni kurmuş, dünya üzerinde İslâm'ın dışındaki bütün diğer, dinleri, kültürleri ve medeniyetleri fosilleştirmiş, hadım ederek boyunduruğu altına almayı başarmış durumda. Batı'daki düşünürlerin bile ürküntüyle karşıladıkları insanlığın geleceği açısından belirsizliklerle ve tehlikelerle dolu bir durumdur bu.

Dünyada Batılıların dünya üzerinde hâkimiyet kurma sapkınlığıyla geliştirdikleri, önlerine gelen bütün kültürleri, zenginlikleri yok etme, yağmalama saldırılarına karşı direnç noktaları, direnme güçleri dinamizmini sürdüren tek aktörün İslâm olduğu anlaşıldığı için, Batılılar, vargüçleriyle İslâm'ın üstüne çullanmaya başladılar: Bunun için bir yandan İslâm'ı terörle özdeşleştirme stratejisini, diğer yandan da İslâm'ı kamusal hayattan uzaklaştırmak demek olan "ılımlı İslâm" projesini uygulamaya koyulmuş durumdalar. Bu iki projeyi, Amerikalılar da, Avrupalılar da, İsrail de bütün güçleriyle destekliyorlar.

Asıl şaşırtıcı ve ürkütücü olan şey, "ılımlı İslâm" lafından ürkmelerine rağmen Türkiye'nin laik entelijansiyasının da bu iki projeyi aynen benimsiyor olmasıdır.

Türkiye'nin kendi hâline bırakılmaması, Batı yörüngesinden çıkmaması ve aslâ kendine özgü iddialara sahip olmaması meselesi, Batılıların en öncelikli meselelerinden biri, hatta birincil meseleleridir. Batılıların çok iyi bildikleri, ama bizim analitik ve eleştirel melekeleri tarumar olan seküler bazı elitlerimizin henüz kavrayamadıkları en yakıcı sorun budur.

Türkiye'nin tam anlamıyla sekülerleştirilmesi, Türkiye'nin iddialarını yitirmesi ve Batılıların hegemonyalarına ses çıkarmaması, teslim olması ve -Allah korusun- uzun vadede yok olması ile sonuçlanacaktır.

Hükümete çağrım şu: Dünya tarihinin yeniden yazıldığı ve yapıldığı bir zaman diliminde, Türkiye, yeniden söz ve iddia sahibi olabilecek kısa, orta ve uzun vadeli bölgesel ve küresel siyasî, ekonomik, kültürel, askerî ve teknolojik işbirliği projeleri geliştirmek zorundadır. Eğer geleceğe dönük büyük projelerin altyapısını şimdiden hazırlamazsak, sadece Türkiye'nin değil, bölgemizin, İslâm dünyasının ve dünyanın büyük felâketlerin eşiğine sürüklenmesinin hem önünü alamayız, hem de bunun en temel sorumlusu biz oluruz.

Bunun için işe evvelâ içerden başlamamız gerekiyor. Hayat-memat meselesi olarak gördüğüm önerilerim şunlar:

Birincisi: Türkiye'deki eğitim sistemini, entelektüel ve kültürel hayatı ve medya rejimini, bu ülkenin çocuklarına güçlü, köklü ve sarsılmaz bir kültür, tarih ve medeniyet şuuru, şiarları ve iddiaları kazandıracak şekilde silbaştan yeniden dizayn etmek zorundayız. Türk toplumunun sekülerleştirilmesi, Türkiye'nin kültür, tarih ve medeniyet şuurunun, şiarlarının ve iddialarının yok edilmesinden ve Batı'ya zihnen, kültürel olarak ve siyasal olarak teslim olmasından başka bir işe yaramayacaktır. Bu ülkenin arabesk ve eurobesk rezaletinden kurtulmasının ve yeniden Sinanlar, Yunuslar, Mevlânâlar yetiştirebilmesinin tek yolu budur.

İkincisi: Böylesi bir şeyi gerçekleştirebilmek için 50-100 sene sonrasına projeksiyon yaparak, İslâm kültürünü ve medeniyetini de, Batı kültürünü ve sivilizasyonunu da çok iyi kavramış, pergelini şaşırmayan, Mevlânâ'nın pergel metaforunda nefis bir şekilde ifadesini bulan, yani pergelin sâbit ayağını İslâm'a, İslâm kültür ve medeniyetine basan, diğer ayağıyla ise tüm diğer kültürlere, medeniyetlere ve ufuklara uzanabilen ve açılabilen, özgüven sahibi, imajinatif ve zihnen, kültürel olarak, siyasal olarak gerçek anlamda özgür şahsiyetlerden oluşan bir toplumsal "sınıf"ın oluşturulması kaçınılmazdır. Bizim söz, iddia, ideal ve rüyalarımızın taşıyıcısı, üreticisi, her hâl ve şartta yenileyerek yeniden-üreticisi böylesi bir "toplumsal" aktör olmadığı, varkılınmadığı sürece, bu ülkenin içerden etnik ve ideolojik bölünmelerin, kargaşaların, çatışmaların eşiğine sürüklenmesinin, dışardan ise zihinsel, kültürel, ekonomik ve siyasal her tür dönüştürme ve fosilleştirme girişimleri ve taarruzları karşısında teslim bayrağı çekmesinin önünü alabilmek imkânsızlaşabilir.

Üçüncüsü: Yukarıdaki iki adımın hayata geçirilebilmesini mümkün kılacak iktisadî bir kaynağın ve bu iktisadî kaynağı çoğaltacak, rasyonel ve işlevsel şekillerde kullanacak üretken ve yaratıcı bir iktisadî zemin'in icat ve inşa edilmesi gerekiyor.

Dünyanın büyük bir bunalımın eşiğinden geçtiği, tek tip, üstelik de son derece, sığ, bencil, benmerkezci, çatışmacı, rölativist, neo-pagan ve neo-seküler vulger bir kültürün dünya üzerinde hızla hâkim kılınmaya çalışıldığı, diğer kültürlere hayat hakkı tanınmadığı bir zaman diliminde Türkiye, sekülerleşerek iddialarından vazgeçmek ve teslim bayrağı çekmek yerine, Batılıların aksine farklılıkları zenginlik olarak gören, kilisesi, havrası ve camisi olmayan bir medeniyeti İslâm medeniyeti olarak görmeyen; bunun içindir ki, adaleti, hakkaniyeti, sulhü, selameti, ahde vefayı, ruhu, vicdanı, barışı eksene alan köklü, ilâhî kaynaktan beslenen, peygamberî solukla dolup taşan o asil iddialarına, ideallerine ve rüyalarına sahip çıkmak zorundadır.

Mevcut tek parti iktidarı, tek parti iktidarı olmanın verdiği imkânları çok iyi değerlendiremezse, sadece Türkiye'nin değil, bölgemizin ve dünyanın geleceği tehlikeye girmekten kurtulamayacaktır. Eğer kısa, orta ve uzun vadeli starteji ve projelerle sorumluluğumuzu yerine getirecek zeminleri oluşturamaz, gerekli adımları ve atılımları hayata geçirmenin yollarını araştıramazsak, İslâm'la ilişkileri sıfırlanan, seküler, sefih, kendi çıkarlarından, hazlarından, iştihalarından başkaca bir şeyi düşünemeyecek kadar asimile olan, iddialarını, ideallerini ve rüyalarını yitiren bir kuşağın gelecekte bu ülkeyi götürüp Batılılara teslim etmesinin önünü alamaz ve bu duruma seyirci kaldığımız için de bunun hesabını aslâ veremeyiz. Benden hatırlatması…


17 Ağustos 2005
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED